29 Haziran 2010 Salı

İSRAF

Geçenlerde Eskişehir yolundan evime doğru otobüsle giderken üst geçitlerin birinde duran bir levha dikkatimi çekti.Aslında daha önce de çekmişti neden çalışmıyor bu diye.Levha hani İstanbul’da sık bulunan yol durumunu gösterir levhalar var ya ondan. Daha doğrusu görüntüsü onlar gibi ama içerik tamamen farklı.
Bu levhada aynen şöyle yazıyor:
Elektrik İsrafı:Yoğun
Su İsrafı : Yoğun
Kağıt İsrafı : Yoğun
İsrafın hızını kesin.
Altında da bir internet sitesi var: www.israf.org
Siteyi ziyaret ettiğimde ilginç bir sunum indirdim ve içindeki bilgiler gerçekten de insanları bu konuda daha fazla bilinçli olmaya itmek zorunda.Sunumda hem ülkemizdeki israfa değiniliyor hem de bunların önünü nasıl alabileceğimiz söyleniyor.

24 Haziran 2010 Perşembe

PATATESLİ POĞAÇA



Hamur yoğurmaya cesaret edemiyordum,o yüzden de bir türlü poğaça ve benzeri hamur işlerine girişmiyordum.Ama cesaretimi topladım ve bulduğum uygulaması en kolay görünen tarifi denemeye karar verdim:) Annem duysa gözleri yaşarır, ee ne de olsa "mutfak dışında" herşeyi yapabilen biri olarak tanınıyorum bizim ailedeJ
Malzemeler gayet evde bulunabilir türden ve iç malzeme olarak da istediğinizi kullanabilirsiniz tabi.Ben patates kullandım dereotu ve kırmızı pul biber ile karıştırarak.Denemediyseniz mutlak suretle deneyin dereotunu. Tarifi aldığım yerde karbonatı maya kullanmamak için kullandığını ve puf puf olduğunu söylemişti ama benimki puf puf olmadı,yine de tadı çok güzeldiJ Bir de sirke bayatlamasını önlüyormuş o yüzden koyuyormuşuz, bunu ancak 1-2 gün geçtikten sonra anlarız sanırım.

23 Haziran 2010 Çarşamba

ANLADIM Kİ...

Anladım ki bir bloğun olmazsa olmazı, güzel bir fotoğraf makinesi ile (ki bu makinenin tarafıma ait olması tercih sebebidir) renkli renkli ve bol bol çekilen fotoğrafların takipçilerle paylaşılması imiş:)

HARİKA TASARIMLAR



Dışarıda kıyamet kopuyor,sanki haziranın sonu değil de şubatın sonu:)
Böyle havalarda,işim de yoksa bir fincan herhangi bir şeyle bilgisayar karşısında olmayı seviyorum.Yine öyle yaptım,iyi ki yapmışım.
Değişik tasarımları çoğu insan gibi ben de severim,bu yüzden eşim vasıtasıyla keşfettiğim bir tasarım sitesinden bahsetmek istiyorum:Yanko Design.
Reklam olur mu bilemem ama olursa da hak ediyorlar bence zaten,o yüzden problem yok:)
Burada çok açıklama yapmama da gerek yok,sanırım eklediğim tasarım resimleriyle de ne demek istediğimi hemen anlayacaksınız:)
Siteyi karıştırarak 2 saati geçirdim bile.Gerçekten hayatı kolaylaştıracak şeyler var.Sadece göz atmakla da yetinmek zorunda değilsiniz,çok hoşunuza giden olursa internetten satın da alabilirsiniz.Gerçi tüm tasarımlar tüm dünya ülkelerine kargolanamıyor sanırım ama bakarsınız artık:)
Kaynak:

13 Haziran 2010 Pazar

ORİJİNAL FİLM MÜZİKLERİ ve İYİLEŞTİREN ŞARKILAR



Dün yazmıştım "An Education" ı izlediğimi ve hakkındaki izlenimlerimi. İzlerken bir yandan da müziklerinin çok güzel olduğunu düşünmüştüm ve bugün de dinleme olanağı buldum. Barındırdığı şarkılar çok güzel,özellikle de Duffy'nin söylediği "Smoke Without Fire". Bu sayede Duffy ile de tanışmış oldum ve netten küçük bir araştırma yaparak "Mercy" adlı şarkısına da ulaştım ve sürekli dinlemekten kendimi alıkoyamıyorum:)
Onu ordan bunu burdan arayayım derken nette, bir süre sonra bi bakıyosunuz araştırmaya başladığınız şeyle çok da alakalı olmayan bir yerlere gelmişsiniz bazen. Bu durum da benim çok hoşuma gidiyor çünkü sürekli farklı şeyler bulmak ve denemek hoşuma gidiyor. Bunu anlatmamın sebebi Duffy'yi ararken aradığım şarkının bulunduğu toplama bir albüm bulmuş olmam.Cenk Erdem adında bir DJ hazırlamış. Aslında Cenk Erdem bir psikologmuş. Sahip olduğu bilgileri kullanarak,kiminin sözleri,kiminin ritmleri,kiminin de yorumlayıcısının güzel sesi için bu şarkıları biraraya getirmiş. Çok da iyi olmuş çünkü bir yandan bu satırları yazıyorum bir yandan da fonda şarkılar bana eşlik ediyor:)(Hatta şu an Sting çalıyor:Shape of my heart:)
Büyük bir iç huzuruyla öneririm bu toplama albümü dinlemenizi:)
Psikolog Cenk ERDEM - İyileştiren Şarkılar

12 Haziran 2010 Cumartesi

HAREKET KARAKTERDİR.

Filmde kızın söylediği bir cümleydi bu:Hareket karakterdir.Ve öğretmeninin şöyle açıkladığını söyledi:Hiçbir şey yapmazsak hiç kimse olamayız. Filmi izlediğinizde ne demek istediğini daha iyi anlayacaksınız bence.

"An Education" bana göre izlenmesi gereken filmlerden.Eğlenceli ama eğlencelik değil,öğretici ama sıkıcı değil.17 sinde İngiliz bir kız.Akıllı,güzel,zarif. Oksford’da İngiliz Dili okumak isteyen,o yönde çalışan bir genç.

Bir gün yolda bir adamla tanışır ve hayatı başka yöne doğru akmaya başlar:Eğlence,müzik,dans,gezi,hırsızlık,yalan vs. İlk ikisi yeterince kör etmiştir kızımızı,o yüzden diğerlerini yok sayar ve pembe hayat başlar.O kadar ki okulu bile bırakır üstelik öğretmenlerine kafa tutarak.

Genç olmanın dayanılmaz güzelliğini yaşamak mı yoksa gelecek yılların hazırlığı mı?Hangi yaşananlar hayata daha çok hazırlar? sorusunu sordurdu bana.Size neler sordurur kim bilir…İzleyin derimJÜstelik bu filmden bir yıldız doğuyor:Carey MulliganJ

7 Haziran 2010 Pazartesi

AKDENİZ SOSLU MAKARNA

Arşivimi çok sevgili bir dostumun "isteği" üzerine karıştırdım ve çıkan en kolay ve lezzetli tarifi buraya yazmaya karar verdim,ilgililere duyurulur:)
Kolay ve lezzetli deyince benim aklıma soslu makarnalar geliyor,hem doyurucu da oluyorlar.Çalışan bayanların günü kurtarması da cabası:))
Tarifimize geçersek:

Malzemeler:
  • 1 paket spagetti makarna
  • 5 sivri biber
  • 200 gr kadar zeytin (ben siyahla yapıyorum biraz tuzlu oluyor ama yine de güzel)
  • 2-3 diş sarımsak
  • 1 kaşık domates salçası
  • 1 kase rendelenmiş kaşar peyniri
  • 3-5 dal maydonoz(ben daha fazla koyuyorum içinde yeşillikle tadı daha hoş oluyor bana göre)
  • Arzuya göre zeytinyağı,tuz,kekik,kuru nane,karabiber vs.
Yapılışı ise şöyle:
Makarnayı istediğiniz kıvamda haşlayın.Yağsız bir tavada rendelediğiniz domatesleri ve ince doğranmış biberleri pişirmeye başlayın.Hafif suyunu çekince ister ezilmiş ister ince doğranmış ( ki ben yerken ağzıma gelen sarımsağı daha çok seviyorum o yüzden doğrarım) sarımsağı,tuzu,baharatları ve salçayı ekleyip karıştırın.Biraz sonra çekirdekleri çıkarılmış zeytinleri de ilave edin,şöyle 1-2 dk çevirin ve altını kapatın.
Kıyılmış maydonozları da kaşar peyniri ile ayrı bir yerde karıştırın. Yemeye hazır spagettiniz üzerine önce sosu sonra peyniri ekleyin gönlünüzce. İşte size tadından yenmez bir akşam yemeği.

Makarna haşlama ile ilgili bir de notum var:Takip ettiğim bir blogtan (www.cafefernando.com) edindim bu bilgiyi ve denedim.
Normalde ben makarnayı yeteri kadar suda ve içerisine yapışmaması için zeytinyağı koyarak haşlardım fakat daha sonra yeterliden çok daha fazla suyla(mesela 1 paket makarnayı en az 2,5 litre suda haşlayarak) ve zeytinyağı koymadan sadece sürekli karıştırarak pişirilmesi gerektiğini özellikle sosla yenecek makarnaların böyle haşlanması gerektiğini öğrendim (Sosla makarnanın bütünleşmesi için).Uyguladım ve sonuç gayet memnun edici.Gerçi fazla suyu dökmek, suda kalan besin değerlerini israf etmek anlamına geliyor ancak ben buna o suyu dökmeyip mis gibi yayla çorbasında(veya istediğiniz herhangi bir çorbada) kullanarak değişik bir yorum getirdim kendimce.Sonuç yine süper.Bir de kararında suyla pişirip makarnanın suyunu çektirenler var.O da bir çözüm tabi.

4 Haziran 2010 Cuma

VAVİEN

Dün izledim bu filmi,ismi Vavien.
Başrollerinde Engin Günaydın ve Binnur Kaya var.Karakterler tanıdık: Engin Günaydın'ın karakteri Tv'den, Binnur Kaya'nınki gerçek hayattan..
Ben performansları çok beğendim özellikle Binnur Kayanın'kini.Sanki gerçekti o insan:Mazlum,sıcak,anaç.Hele bakışlar insanı yiyip bitiriyor.
Hikaye Tokat'ta geçiyor,3 kişilik bir çekirdek aile var.Baba payvonda bir kadına tutuluyor,ekonomik olarak da bunalımda.Sanırım bunlardan başka sebepler de var ve bu yüzden karısını öldürmeye karar veriyor ve bunun üzerine planlar yapmaya başlıyor.Sonunda uçurumdan aşağı atmaya karar veriyor.
Komşularıyla beraber pikniğe gidiyorlar ve dönüş yolunda kaza süsü vererek kadını arabadan atıyor.Öldü sanılıyor kadın ve adam rahatlıyor.Gelgelelim kadın bir köylü tarafından bulunup geri getiriliyor ve adamın başından kaynar sular dökülüyor tabi.
Kadına karşı büyük bir kin ve nefret besliyor, oysaki kadının tek suçu erkeğine tamamen bağlı("bağımlı") olması.
Sonrasında kadının gizlice biriktirdiği paralar mevzu oluyor ve iki tarafın da birbirini yanlış anlaması sonucu olaylar gelişiyor.
Senaryo hoşuma gitti yalnız genelde kadınların yaşadığı şiddetin boyutunun dayakla kalmadığını görmek beni gerçekten çok rahatsız etti.Bir de "Zaman herşeyin ilacıdır." gibi bir sonuç çıkardım ben ama o kadının yerinde olsam zamana bırakabilir miydim bilemedim.
Not:Müzikler ve görüntüler de çok hoştu.İzleyin derim:)
İyi seyirler:)

İnsan...

Ne tuhaf bir makine bu insan!İçine,ekmek,şarap,balık ve turp atıyorsunuz;dışarı,iç çekmeler,kahkahalar ve düşler çıkıyor.
NİKOS KAZANCAKİS
Ne güzel anlatmış öyle değil mi :)