28 Şubat 2010 Pazar

Kaşar Peynirli Mantar


Mutfaktan geliyorum,bu saatte yemek istemiyorum ama midemden de tuhaf sesler geliyo:)
Yemek değil de yazmak belki bastırabilir beni..
Ama ilginç bişey olsun dedim ve yiyecek birşeyler araştırırken Yeni rakı tarafından hazırlanmış ufak bi kitapçık gözüme ilişti.İçinde rakı ile güzel gidebilecek meze tarifleri var ama şiir tadında:)Yani mezelerin kendi tadları dışında tarifleri şiir olarak yazılmış..
Aşağıda kısa bir tarif yazıyorum,benim hoşuma gitti umarım siz de beğenirsiniz ve uygularsınız,çünkü tarifin yanındaki resim "Beni Yee" diye bağırıyor:)

Kaşar Peynirli Mantar Şiiri:)

Yarım kilo büyük boy mantar alın yıkayın limonlu suda,
Tepelerini koparın,koyun fırın kabına,
Aşçı kişi içlerine bir parça tereyağ ve 100 gr. rende kaşar doldura,
Kaşar eriyinceye kadar pişirilip servis tabağına alına.

Üzerine 1 çay kaşığı karabiber ekin,
Servis yapın acele edin,
Yeni Rakı'nın yanında yoktur daha iyisi,
Mantarın kaşar peynirlisinin.

Hayattan İstediğim..

Bugün 30 yaşıma girdim,tam tamına 30:)
Hemcinslerim beni daha iyi anlarlar sanırım serzeniştvari girişimden dolayı:)
Dün düşündüm de bu hayattan neler istiyorum diye..Yok yok çok felsefe yapamıcam yani çok çalışayım kazanayım azmedeyim falan.Tabi bunlar da gerekli ve olmalı ama bazen de insan sadece olsun ister,sadece elde etmek ister,çabalamadan,uğraşmadan..Belki bu türlü elde edilenler herkese haz vermeyebilir ama ne bileyim hiç yok mudur aranızda "sadece" "isteyen" :)
Ben de dün böyle bir ruh hali içindeydim işte,sadece istediğim şeyleri düşündüm;mesela büyük bir rollercoaster a binmek ve adrenalinin doruklarında olmak ya da Vegas'a gitmek ya da ne bileyim bir stadyum konserinde şarkı söylemek:)
Biraz garip olabilir ama yapılması çok da zor olmayan şeyler..
Bir de bugün düşündüm,ailem eşim dostum beni kutlamak için telefon internet ya da mesaj kutularını kullanırken.Ve ne istediğimin farkına vardım biliyor musunuz?Çook büyük bir parti:)Eşimin,ailemin,dostlarımın,akrabalarımın olduğu bir doğum günü partisi:)
Parti tabi ki bahane önemli olan birlikte olmak ve birlikte eğlenmek,zaten her telefonu kapatırken karşımdakine dilediğim de bu oldu:Birlikte nice güzel ve mutlu zamanlar ve doğum günleri geçirmek...
Gerçi bu çok da kolay görünmüyor,çünkü ailem ve candostum İstanbulda,eşimin ailesi, akrabalarım,arkadaşlarım ve yine bir candostum daha Adana'da,ben Ankara'dayım ve eşimse Kıbrıs'ta(şu an vatani görevini yapıyor:) )
30 uma tek başıma giriyorum umarım bitirirken çok büyük kalabalıklarla bitiririm:)
10 lu 20 li ve 30 lu yaşlar...Her yaşın hatta her dakikanın insana kattığı şey çok farklı,ne var ki hayatımızın her dakikasını hatırlamıyoruz ama şunu çok iyi biliyorum hatırladıklarımız birlikteyken mutlu olduklarımız:))
Mutlu yıllar banaaa...

25 Şubat 2010 Perşembe

Ali ile Ramazan

Perihan Mağden'in son romanının adı "Ali ile Ramazan".
Bazen evde okumak istemediğimde (ya da çoğunlukla kitap alacak param olmadığında :) ) Tunalı'daki Kuğulu Park karşısındaki büyük kitapçıya oturur,raftan bir kitap seçer ve okumaya başlarım.Özellikle Ankara'da yağmur varsa:)Saatlerce okurum,çünkü ortam o kadar hoşuma gider ki bi yandan yağmurun cama vurduğu damlalar,bi yandan alt kattaki müzik bölümünden gelen naif şarkılar ve özellikle büyük,rahat ve çok geniş koltuklar beni okudukça okumaya teşvik eder.(Birkaç kez de eşimle beraber gitmiştik çok eğlenmiştik,çantamızda gizlice termos bile götürüp kitaplarımızı okurken çayımızı da içmiştik ve kimse bizi garipsememişti:) )
İşte yine Ankara'daki kapalı günlerden bir pazartesi gününde gittim ve raftan "Ali ile Ramazan" ı seçtim,hem çok trajik bir aşk hikayesi olduğundan hem de çok kalın olmamasından dolayı bir çırpıda okuyuverdim.
İlk defa bir Perihan Mağden kitabı okuyorum,aslında kadın yazarların kendi adıma daha çok okunması taraftarıyım çünkü kadınlığın ve yazarlığın verdiği hayal kurma gücü birleşince ortaya çok nefis şeyler çıkabiliyor,üstelik bir kadın olarak okurken siz de kendinizden hayaller katıp bambaşka dünyalara gidebiliyorsunuz..
Gerçi yanlış bilmiyorsam kitapta anlatılanlar gerçek ama Perihan Mağden "Sanki ben yaşasam böyle birşeyi işte burada anlattığım gibi güzellikler,çirkinlikler,bayağılıklar da olurdu" gibi düşünerek olması gereken kurguyu da gerçeklerin üzerine çok güzel oturtmuş.
Kitabı anlatmayı seçmiyorum burada,sadece bana yaşattıkları ve hissettirdikleri çok yoğun olduğu için bişeyler yazıyorum,umarım siz de okuma fırsatı bulursunuz...

15 Şubat 2010 Pazartesi

Hareketli bir haftasonuydu..

Hareketli olmasının sebebi çok sevdiğim iki arkadaşımın düğünlerinin aynı haftasonuna denk gelmesiydi:biri adanada biri ise ankarada..
İkisine de katılmam gerektiğinden ve çok zamanım olmamasından dolayı bir koşturmaca yaşadım.Önce üniversiteden dostumun Adanada'ki düğününe katıldım,çok güzeldi,eğlendik coştuk,kurtlarımızdan kurtulduk:)Ertesi gün ise eski çalıştığım iş yerinden arkadaşımın düğününe katıldım.
Düğünlerin gözle görünür tek ortak yanı,gelinliklerin kuyruklarından dolayı gelinlerin zorluklar yaşamasıydı:)Masaları dolaşırken,gerdan kırarken gelinler bir taraftan konsantre olmaya bir taraftan da gelinliğe hakim olmaya çalışıyorlardı.Haliyle zaten düğün stresi varken bir de ortaya gelinlik stresi çıkmıştı:)
Tabi ki onlar için yapacak pek bişey yoktu,öyle ya da böyle idare ettiler ama ola ki bu sorunu yaşamak istemeyen gelin adaylarına bir önerim var:Eğer gelinliklerini diktireceklerse parçalı diktirebilirler,yani içinde rahat edebilecekleri türden bir elbise diktirip üzerine de gelinliğin havasını verecek eklemeler yaptırabilirler ve bunun için cırt cırtlardan düğmelerden fermuarlardan yararlanabilirler.Yani misafirleri gezerken ya da oynarken ekleme yerlerini çıkarıp rahat ederler,düğünün diğer kısımlarında ise takıp bir peri kızı edasıyla süzülebilirler.:)Nasıl fikir ama:)Gerçi itiraf etmeliyim bu fikir bana ait değil,yine çok yakın bir arkadaşımın kendi düğününde uyguladığı bir fikir (ve çok rahat ettiğini söyleyebilirim) ama yine de en azından gelinliğin kuyruğu takıldı,ay duvağa bastılar gibi sorunları en aza indirebilir diye düşünüyorum ne dersiniz:)

8 Şubat 2010 Pazartesi

Ufak ufak bilgiler..

Kabartma tozu bazdır,bu yüzden neyin içine konulacaksa önce sıvılarla karıştırılıp konulmalıdır.Böylece daha iyi kabarır.Ayrıca kekin içine koyacağınız karbonatın üzerine 5-10 damla limon sıkarsanız kokusunu kekte hissetmezsiniz.
Ha bi de kekin malzemelerini karıştırırken içine yarım bardak su koyarsanız kekiniz inanılmaz yumuşak olur..